Risale-i-Kudsiyye 7.Beyit
بو ذاتلر هربری بر کنز يزدان
بؤ ذاتلر هر بری بر سر سبحان
بو ذاتلرله وليلر بولد يلر جان
نقاب آچدی کورندی وجه سبحان
جفالردن کچوب حقه کيده لم
جمال با كماله سیر ایده لم
Büyük Şeyh Efendi (Kuddise Sımuhu), Ashab-i Kiram’ı methetmeye devam ediyor:
بو ذاتلر هر بری بر کنز یزدان ،
“Bu zatlar her biri bir Kenz-i Yezdan”
“Bu sahabe-i kiram (dan başta Hazreti Ebubekir, Hazreti Ömer, Hazret i Osman, Hazreti Ali (Radıyallahu Anh) olmak üzere) her birerleri Allah’ın hazineleridir, defineleridir.”
Kenz: Hazine, Kenz-i Yezdan: Allah’ın hazinesi.
Dünyada hazine neye diyoruz? Bir yere veya bir şeye giz lenilmiş altın, mücevher gibi şeylere… Hazine, define aynı şey dir. Bunlar her ikisi de dünyada kıymetli olan şeylerdir. Peki Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimizin sahabelerinin içinde ne var ki bunlara hazine dendi.
Bunların içinde Zat-1 Paki Sübhaniye’nin nurlari. Esma-i llahiye’nin nurlari, Sifat- llahiye’nin nurlari, Ef al-i llâhiyenin nurları vardır. Ne nurlar! ne defineler!
Evvelå feyiz onların kalplerine ordan da bizim kalplerimize geliyor, imanli insan ne iyidir. Hem kendisine hem de başkasına faydalıdır.
Imansız insanda ne zararlidir.
kötüdür. Hem kendisine hem de başkasına
(بو ذاتلر هر بر ى بر سر سبحان )
“Bu zatlar her biri bir Sırr-ı Sübhan”
“Bu zatlar her biri Allahin Sirlari’ dir.” Mevla Teala bir hadis-i kudside buyuruyor ki:
الانسان سری وانا سره ،
“insan benim sirrim, ben de insanin sirriyim”
Allah (Celle Celalühü) insanı nereye koydu.
Ey insan! Allah’ın seni nereye koyduğunu düşün. Kendini çöp yığınlarına atma. Şaşıyorum! Insan ufak bir şeyden sebep. büyük şeyleri kaybediyor.
(بو ذاتلرله وليلر بولدیلر جان )
“Bu zatlarla veliler buldular can.”
“Bu sahabelerle Allah dostları can buldular.” Mevla Teala buyuruyor ki:
اومن كان ميتا فاحييناه
“O kimse ki, ölüydü biz onu dirilttik.” (Enam Suresi: 122)
Sizler nefes alıp vermelerinizle, ve sizdeki hareketlerle diri sayılmazsınız. O mevcud olan diriliğinizin altında siz de başka bir dirilik vardır. İşte o dirilik nereden gelmektedir? Allah (Celle Celaluhu) dan, Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) e, ondan sahabelere onlardan da Allah dostlarına. Anladınız değil mi? Elden ele geliyor.
Büyük Şeyh Efendi İsmet Garibullah (Kuddise Sırruhu) Hazretleri şöyle buyuruyor:
Oku gel sen bu ilmi enbiyai Nebiler talim etti (öğretti) evliyayı Eriştirdi Hüdaya (Mevla’ya) esfiyayi (saf ve pak kimseleri) Budur vasil eden hep etkıyayı (Allah’tan korkanları) Gönül ilmi gerek Hakk’a gidelim.
Cemâli bâ kemâle seyr idelim.
Okunmaz bu ilim asla kitapla Eğer çi hep beyan oldu (açıklandi) kitapla Verildi yed bi yed (elden ele) sadri hitapla (kalbin kalbe hitabıyla) Değildir harfu – savt (harf ve sesle) ya kubaba (cübbeyle, kubbeyle, kilik kıyafetle) Teselsülle (zincir, silsile) bulup Hakk’a gidelim. Cemâli ba kemâle seyredelim. (R.Kudsiye sf: 48)
Nasil ki cereyan, teller vasıtasıyla bizlere ulaşıyorsa Allah dostları da elle tutulmayan, gözle görülmeyen bağlarla feyizleri bize akıtırlar. Mürid ile mürşid arasındaki adetullah (Allah’ın adeti) böyledir.
Allah Teala Hazretleri bizlere de: “Vasıta ile gelin” buyuruyor.
Estaizubillah:
وابتغوا اليه الوسيلة
“Ona (Allah’a) sizi ulaştıracak vesile (vasıta) arayın”
(Maide Suresi:35)
Elden ele, vasıta ile Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) e ulaşili-yor.
Insanlar arasında Resulullah’tan büyük var mı? Yok. Allah Tealâ’ya Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve sellem) den daha sevgili var mı? Yok.
Resulullah’tan Alah’a daha yakın olan var mı? Yok. Böyleyken Allah Teala araya Cebrail (Aleyhisselâm) koyuyor. Siz bunlara inanıyorsunuz ama kuvvet bulun da münkirlere cevap verin diye söylüyorum. Şu ayet-i kerimelerde şöyle buyuruluyor:
(وأنه لتنزيل رب العالمين ) نزل به الروح الأمين )، على قلبك لتكون من المنذرين.
“Muhakkak bu Kur’an âlemlerin rabbinin indirdiğidir. Onu Ruhu’l Emin (Cebrail (Aleyhisselâm)) korkutuculardan olasın diye senin kalbine indirmiştir,” (Şuara Suresi 192-194)
Cebrail (Aleyhisselam) Peygamber Efendimize ve sair peygamberlere vahyi ilahiyi (Allah’ın vahyini) tebliğ etmeye (ulaştırmaya) memur olan pek yüce bir melektir. Allah Teala Hazretleri Kur’an-ı Kerim’de meleklerden hiçbirini övmediği şekilde Cebrail (Aleyhisselâm) övmüştür.
Peygamber Efendimiz ise, Mevlâ Teala Hazretlerine Cebrail (Aleyhisselam) dan da daha yakındır, daha sevgilidir. Böyle olmasına rağmen Cenab-1 Hak sevgili habibi ile kendi arasına Cebrail (Aleyhisselam) vasita yaptı. Mevla Tealà dileseydi, ilimleri vasıtasız olarak doğrudan doğruya Peygamberimizin kalbine akıtırdı, demek ådetullah böyledir. Ayet-i kerimede şöyle buyuruluyor:
وماكان لبشر آن يكلمه الله إلأ وحيا أو من وراء حجاب أو يرسل رسولا فيوحی باذنه ما یشاء انه على حکیم
“Hiçbir insan yoktur ki Allah (-u Tealân) in onunla konuşması şu üç şeklin dışında olsun; Ancak vahiy ile veya perde arkasından yahut ta bir elçi göndererek kendi izniyle dilediğine vahyettirmesi suretiyle olur. Şüphe yok ki o, pek yücedir ve çok hikmet sahibidir.” (Şuara Suresi:51)
Bakın Mevla’nın kulu ile konuşmasının çeşitlerinden birisi de kulunun kalbine ilham etmesidir. Musa (Aleyhisselâm) in annesinin kalbine ilham etmesi gibidir. Şöyle buyuruluyor. Estaizubillah:
. وأوحينا إلى أم موسى أن أرضعيه فاذا خفت عليه فألقيه في اليم ولا تخافي ولا تحزني أنا رآدوه اليك وجاعلوه من المرسلين )
“Musa’nin annesine onu emzir diye vahyettik…”
Musa (Aleyhisselâm) doğmadan. Firavun rüyasında Kudüs tarafından bir kivilcim parladığını ve onun köşkünü yıktığını gördü. Rüya tabir edenlere bu nedir diye sordu.
Dediler ki: “Beni Israil’den birisi çıkacak senin tacını, tahtını yıkacak.”
Firavun bundan korkarak doğacak bütün erkek çocukların öldürülmesini emretti. Böylece 70-80 bin çocuk kesildi.
Bu arada Hazret-i Musa’nın annesi hamile kaldı. Bir erkek Çocuk dünyaya getirince çok korktu. İşte o zaman Mevla Teala tarafından kalbine: “.. Onu emzir, başına birşey gelmesinden korktuğun zaman onu suya birak, korkma, üzülme muhakkak biz onu sana döndüreceğiz ve peygamber yapacağız.” (Kasas Suresi:7) diye ilham olundu.
Musa (Aleyhisselâm) in anneside bir sandık buldu. Onun içine çocuğunu koydu ve sandığı Nil irmağına salıverdi. Su, sandığı aldı götürdü.
Sandık ta Firavun’un evine kadar geldi. Firavunun hanımının cariyeleri, sandığı buldular. Firavun’un hanımına getirdiler. Firavun’un hanımı sandığı açıpta içinde dünya güzeli bir çocuk görünce:
وقالت امرات فرعون قرت عين لى ولك لاتقتلوه عسى أن ينفعنا او نتخذه ولدا وهم لايشعرون
“Firavun’un hanımı (kocasına) dedi ki: “Benim de senin de gözün aydın olsun. Onu Öldürmeyin. Olur ki bize faydası dokunur, yahut onu çocuk ediniriz.” Onlar işin farkında değillerdi” (Kasas Şüresi-9) Firavundan kaçırılan çocuk tam onun kucağına düşüyor.
Ne acaib değil mi? Bunları ancak Allah yapar. Kur’an’dan konuşmak, kişinin O’nu içine sindirmesiyle, zamanla olur. Bir keresinde şeyhim Hacı Ali Haydar (Kuddise Simuhu) Efendi Hazretlerine dedim ki: “Şu ayet, şu ayete münasibtir.” O da: “Kur-an’dan size kapı açıldı yürüyün.” buyurdu.
Mevla Tealâ demek ki kuluyla, isterse ona melek göndermekle konuşur, isterse perde arkasından kendini göstermeden konuşur.
İsterse de kalbine vahiy ilka etmek suretiyle konuşur. Bu konuşmaları böyle anlamalıyız. Herşeyi bilmek Allah’a mahsustur, aslında hiçbirşey bilmemek insana mahsustur.
Bir adam İmam-ı Rabbani (Kuddise Sirruhu) Hazretlerine kendisini şikayet ediyor. “Kur’an-ı Kerim’den her månayı anlamıyorum.” diyor. Imam Rabbani Hazretleri o zaman buyuruyor ki: “Anlamayınca: ‘Ben acizim bilmiyorum’ deyiniz.”
Ben yetmiş yaşıma yaklaşıyorum, daha anlamadığım şeyler var.
Kuran-ı Kerim’in başına senelerce, otur kalk, otur kalk şimdi anlamaya başladım. Efendimiz bir hurma dikti, hemen oldu. Mevia Teala dilese hepimizi böyle yapar ama bizlere teenni (acele etmeme) yi öğretiyor.
insan, Allah’ın kapısını tek basına kendisi çalsa olmuyor. Bir mürşid bulup onun vasıtasıyla Mevla’ya vasıl olmak lâzım, Mevla Tealā bulutsuz yağmur yağdırmaz mı? Yağdırır.
Aişe validemiz (Radiyallahu Anha) bir gün: “Ya Resulallah! Bulutsuz yağmur yağdığını gördüm.” dedi. Efendimiz de: “Elhamdulillah, Allah gözünden sebepleri kaldırdı.” buyurdular.
Beytimizde Evliyalar Allah ile can buldu demiyor, sahabelerle can buldu diyor. Onlar vasıta kılmıyor. Bu vasıtalar Allah ile bizim aramızda köprüdürler, ölü kalpleri diridirler.
نقاب آچدی کورندی وجه سبحان ،
“Nikap açtı göründü Vechi Sübhan”
“Allah Tealâ, o dostlarının eliyle cemâlinden peçeyi kaldirdi. Ve cemali göründü.” Yani onlara Mevla’nın feyzi iniyor. Sonra biz aciz evlatların kalplerine ulaşıyor.
Nikap: Peçe, Vech-i Sübhan: Mevlâ’nın Cemali, demektir.
جفالردن كچوب حقه كيده لم
جمال با كماله سیر ایده لم ،
“Cefalardan geçip Hakk’a gidelim.
Cemali ba kemâle seyr idelim.”
Bu yolda Allah’a kavuşmak için, zahmetler, uykusuzluklar, açlık ve susuzluklar çekiyorsun. Bazen başın, dişin, sırtın ağrıyor, üşüyorsun, ya da terliyorsun. Bunlardan geç üzerinde durma. Sefayı da geç, Cefayı da ve hepsini Allah’ın yarattığını hatırla. .