Mektubat-ı Rabbani 2. Mektup
İMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu kendi şeyhi büyük zat, şey Muhammed Bakibillah’a yazmıştır.
Bu bir arzuhaldir. Yani: Mektup.. Kulların en küçüğü AHMED’den (AHMED: İMAM-I RABBANİ Hz. nin esas ismidir.) hal anlatılan makamın yüce katına..
Ramazan ayına yakın günlerdeydi; Mevlâna Şah Muhammed, istihare emrini tebliğ etti.
Ramazan ayına yakın günlerdeydi; Mevlâna Şah Muhammed, istihare emrini tebliğ etti. Ramazan ayına girmeden, yüce eşiğinize yüz sürme fırsatını bulamadım. Başka yolu da kalmadığından, mübarek ramazan ayının geçmesini bekledim. Zaruret icabı, kendimi teselliye çalıştım.
Yüce Hakkın inayetlerini, büyük makamınıza nasıl arz edeyim ki!. Tevatür halinde, peş peşe arasız gelmektedir. Haliyle bu olanlar, üstün teveccühünüzün bereketi ile olmaktadır.
Bu manada bir şiir:
Ben bir bahçe gibiyim, oraya bahar: Bulutlarından zülâl yağmurlar yağar. Bin tane dilim olsa senaya dursam; Ona infialden başka neyim artar?.
Açıklanan bu husus, bir cür’et ve edebi terke yorulabilir. Övünmek ve böbürlenmek manası da çıkabilir. Şu şiir bu hali anlatır: Ama şahım yüceltti makamımı yerden; Onunla ayda, yıldızda ayıldım birden.
Ayılma ve beka alâmetlerinin belirmesi, rebiülevvel ayının sonlarına doğru oldu. Şu ana kadar, her süre içinde, has bir beka ile teşerrüf etmekteyim. Şöyleki: Önce, ben zatî tecelliye almıyorum. Ki bu tecelli Şeyh Muhyiddin’e bağlanır. Allah sırrının kudsiyetini artırsın. Daha sonra da, sekir haline geçiriliyorum.
Yükselme ve iniş hal erinde; duyulmamış ilimler, hayrete şayan irfan duygulan hâsıl olmaktadır.
Her mertebede, o mertebe makamının durumuna uygun manada has müşahedeye ve ihsana nail olmaktayım.
Ramazan ayının altısındaydı (ALTISINDAYDI: Farsçasında ve Arapça tercümesinde böyledir.Ancak, daha önce Müstakimzade tarafından yapılan tercümede:—
SEKİZİNDEYDİ.. Gibi bir mana var. Nereden alındığını tesbit edemedik.) beka ve ihsan şerefine nail oldum. Öyle ki: Onu arza güçlü değilim. Öyle sanıyorum ki: İstidadın sonu, bundan öteye geçemez.
Hale uygun manada vuslat müyesser oldu. Şu anda dahi, cezbe ciheti tam manası ile, tamama erdi. Yüce Allah’ın sonsuz varlığında seyir hali başladı; ki bu durum: Cezbe makamına münasiptir.
Her ne zaman ki: Fena hali tam manası ile olur; onun düzenin de kurulu beka tam manası ile kemal bulur.
Her ne zaman ki: Beka tam manası ile kemal bulur; orada ayıklık hali ağır basar.
Her ne zaman ki: Ayıklık hali ağır basar; ilimlerin şeriat-ı garraya uygunluğu daha ileri olur.Tam manası ile ayıklık hali, peygamberlere has bir durumdur. Bu meyanda onlardan zuhur eden marifet duyguları ise.. şeriat ilimlerinin kendisidir.
Bir de onların beyan ettikleri, akideler vardır ki: Zat ve sıfat üzerinedir. Bazı marifet hal erinin, dile gelişte, dış manası ile çelişmesi, sekir halinin bakiyesinden olsa gerek..
Bu FAKİR’e (İMAM-I RABBANİ Hz. kendisini kasd ediyor.) feyz yollu gelen irfan duyguları ise., pek çoğu, şeriata dair marifetlerin tafsilinden ibarettir. Bunların beyanı: Keşfe dayalı, zarurî istidlali ilim (inkârı, cehaleti imkânsız bilgi) meydana getirir; toplu manalar, yaygın hale gelir. Yani: İşin detaylarına inilir.Bunları anlatmaya kalksam, tafsilâtlı şerhi uzar.Kaldı ki ben: Korkuyorum; çekiniyorum, bilhassa işin edep dışı bir yöne kaymasından..
(Bu son cümle Farsça aslında şiir olarak gözükmektedir. Arapçasında nesre benzediğinden normal tercümesini verdik.)